14 Şubat 2010 Pazar

Sevgililer gününe özel bir hediye: Acı Çikolata

"Acı Çikolata" gibi bir başlık bu tip çağrışımlar yapabilir, ama konu, kakao yüzdesini artırarak yüzlerdeki gülümsemeleri de artırmayı hedefleyen ya da acı biberli çikolatayı piyasaya sunarak ilk başta, nasıl olur da ikisi bir araya gelebilir dedirten markalar değil. Kırmızı renge boyanıp kalp şekli verilebilen türlü çeşit objenin, çeşitli süjelerce adeta yağmalandığı sevgililer gününün diğer "best-seller"ları da, kuşkusuz kırmızı güller ile çikolatalardır. Gerçi çiçekleri ve çikolataları tek bir "özel gün"le özdeşleştirmek imkânsız... Başlıktaki Acı Çikolata, "dünyanın en baştan çıkarıcı", "keyif verici" (sıfatlar çoğaltılabilir) lezzeti olarak tanımlanan çikolatayı dahi yerken huzursuzluk hissetmek isteyenlere önerilebilecek bir kitabın ismi aslında. Merkezinde kakao üreticisi ülkelerdeki "durum"un yer aldığı, "kakao çekirdekleri toplayan parçalanmış ellerle, çikolata paketini rahat rahat açan eller arasındaki büyük uçurumun öyküsü"nü anlatan bu kitap da, bir sevgililer günü hediyesi olamaz mı? Kitap da her zaman için "en güzel" hediyelerden biri değil midir ne de olsa? Sevgililer günü diye bir yazı yazmak zorunda mıydım? Böyle hissetmemin ardında yatan ne? (Sorular çoğaltılabilir.)

9 Şubat 2010 Salı

Sporun rengi "çim yeşili" midir?

Renk kodları önemlidir. Bir süre sonra, hiç farkında olmadan kafamızda nasıl da yer ettiğini idrak ediveririz. Türkiye'deki basın yayın organlarında eşine az rastlanır bir mutabakat var bu konuda. Flaş haberler, son dakika gelişmeleri kırmızıyla verilir örneğin; hava durumu bilgileri, gökyüzünün mavisinde bulmuştur rengini... Sporun rengi ise yeşildir; ama tonu hep aynıdır, "çim yeşili". Bunda bir sakınca yok, zevkler ve renkler tartışılmaz, bir ülke vatandaşlarının sporun yalnızca bir dalına daha özel bir önem veriyor oluşu kabul edilebilir. Ancak bu, diğerlerini görmezden gelmeyi gerektirmez. Hadi bunu da kabul ettik diyelim, spor haberleri adı altında yalnızca futboldan bahsediliyor oluşunu, maçların her ne kadar hafta sonları oynanıyorsa da istisnasız her kanalda bir tane bulunan "tartışma" programlarıyla bütün bir haftayı kaplıyor oluşunu, lig sona erse de spekülatif transfer haberlerinin her daim varlığını koruyor oluşunu vs; ama en azından bu spor dalında elle tutulur başarılar elde edilmesi beklenir. Arada sırada gelen, ağızlara çalınan bir parmak bal misali bir iki başarı değil elbette; daimi... Canlı yayın haklarını elde etmenin, NASA'nın Mars fotoğrafları çekmek üzere uzaya göndereceği bir makinenin maliyetine eşdeğer olacak kadar astromik olduğunu; sporcu maaşlarının uçukluğunun tartışma konusu dahi edilmeden kabul edildiği, hatta kanıksandığını düşündüğümüzde daimi bir başarı beklentisi çok görülmemeli. 

Bu halimiz biraz çim adama benziyor; spor denince kafamızda çim bitiyor. Dediğimiz gibi, bunda bir sakınca yok elbette, zevkler ve renkler tatışılmaz; ancak ilgililerin, yetkililerin, görevlilerin, makam sahiplerinin de bu şekilde davranmaları huzursuz edici. Mesela, tüm dünyanın sporun başat dalı olarak kabul ettiği atletizm söz konusu olduğunda... Son örneğine Elvan Abeylegesse olayında tanıklık ettik. Abeylegesse, Dünya Atletizm Şampiyonasında yedek ayakkabılarını en büyük rakibine verip yarışa katılmasını sağlamasıyla Dünya Fair Play Ödülüne değer görüldü, ama sonradan anlaşıldı ki, kendisi Etiyopya tarafından aday gösterilmiş. Peki TMOK ne yapmış? TMOK aynı yarışma için Elvan yerine "çim filizleri projesini" hazırlayan bir TMOK Yönetim Kurulu Üyesini aday göstermiş... Ama hakkını yemeyelim, TMOK Başkanının yaptığı açıklama her şeyi aydınlığa kavuşturuyor! "Elvan'ı aday gösteren kişi toplantıda yoktu. Ben toplantıdaydım, tüm katılanlarla konuştum. Elvan'ın aday gösterilmesini destekledim. Elvan için herkes oy verdi ve bunun lobi çalışmasını bizzat ben yürüttüm. (...) Önemli olan bu çalışmaya sağlamaktır."

Bu arada, İstanbul'un 2010 Avrupa Kültür Başkenti unvanını resmen almasıyla faaliyetler "start" aldı. Bugünlerde yolunuz Beyoğlu'na düşerse, İstanbul'un kültür nişanesi olarak 30 Nisan tarihine kadar şu sergiyi gezebilirsiniz: "İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti projeleri kapsamında UEFA, TFF ve İBB işbirliği ile UEFA Futbol Sergisi "Only a Game?" Taksim Cumhuriyet Sanat Galerisi'nde 21 Ocak 2010 günü UEFA Asbaşkanı ve TFF Onursal Başkanı Şenes Erzik, TFF Başkanı Mahmut Özgener, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ve İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı Yürütme Kurulu Başkanı Şekib Avdagiç'in katılımıyla açıldı. Sergi kapsamında UEFA Şampiyonlar Ligi, UEFA Kupası (Yeni adıyla UEFA Avrupa Ligi Kupası) ve UEFA Kupa Galipleri Kupaları yan yana sergilenirken, Türk futbol tarihinde özellikle Fenerbahçe ve Galatasaray için çok değerli bir hatırası ve ilginç bir hikayesi olan 1958 yılı Başvekil Kupası da futbolseverlerle buluşuyor."